Çin ithal süt pazarı son beş sene içerisinde yüzde 1500 büyüyerek, yabancı süt üreticilerinin dikkatini üzerine çekti. Süt firmaları Çin’de şirketleşmeye, Çin’de satış, dağıtım ve pazarlama operasyonları kurmaya başladı. Alman sütçüler agresif şekilde pazarı ele geçirdi.
Çin’de Süt İnekleri Kesime Gönderiliyor
Çin süt sektörü Türkiye’deki gibi benzer sıkıntılar içerisinde. Süt çiftçisi, maliyetlerin yüksekliğinden ötürü Avrupa’daki fiyatlarla rekabet edemeyecek güçte. Birçok küçük süt çiftçisi, hayvanlarını kesime gönderiyor. Çin süt pazarı ise devlet kontrolü altında, pazarda faaliyet gösteren büyük süt firmaları ya merkezi hükümete ya da bölgesel belediyelere bağlı. Bu sayede yerel hükümetlerin destekleriyle süt firmaları faaliyetlerini yaygın şekilde devam ettirebiliyor. Çin süt ithalatının yanı sıra, süt ineği ithalatı da yaparak, Çin’deki hayvan kaybının önüne geçmeye çalışıyor.
Çin İthal Süt Pazarı
Çinliler için ithal süt, 2008 yılına kadar lükstü. 2008 yılında yaşanan süt tozu skandalının akabinde Çinli tüketiciler yerel üreticilere güvenmeyerek ithal süte yönelmeye başladı. 2008 yılında Çin ithal süt pazarı ilk defa yüzde 100 büyüyerek 12 milyon dolar oldu. Bu tarihten sonra Çin süt pazarı devamlı büyüdü. 2010 yılında 28 milyon dolar olan Çin ithal süt pazarı, beş yılda yüzde 1500 büyüyerek 2015 yılında 460 milyon dolar oldu.
Almanlar Çin Süt Pazarını Nasıl Ele Geçirdi?
Zengin Çinlilerin ithal süte ulaşmasında herhangi bir sorun yoktu, 2008 yılından sonra bu kesime orta sınıfta eklenmişti. İthal süt pazarından aslan payını Yeni Zelandalı sütçüler alıyorlardı ama pazarı büyütmede pek başarılı değillerdi. Fiyat avantajıyla Alman sütçüler 2011 yılında pazarda kendilerini hissettirmeye başladılar. 2011-2013 yıllarında Alman sütçüler çok başarılı işler yapsa da, Yeni Zelanda’yı liderlikten 2013 yılının sonunda indirebildiler.
2013 yılında Alman sütçüler, eğer Çin’deki perakende fiyatlarında iyileştirme yapabilirlerse, daha fazla Çinlinin ithal süt tüketicisi olacağını gördüler. Alman sütü, Çinli distribütörler üzerinden Çin’e yayılıyordu. Stok maliyeti, dağıtım maliyeti, distribütör/alt bayi kar marjları, marketçi marjları neticesinde ürün çok yüksek fiyattan tüketiciyle buluşuyordu. 2013-14 yıllarında Alman sütçüler Çin’de şirketleşme atağına geçtiler.
Çin’de şirketleşen Alman sütçüler öncelikli olarak ambalajlarda Çinceye geçtiler. Ambalajın Çince olması onları etiket maliyeti ve etiket yapıştırmadaki işçilik maliyetlerinden kurtardı. Kendi ürünlerini kendileri ithal ederek, dağıtıcıların üzerindeki stok maliyeti yükünü de aldılar. Büyük perakendecilerle anlaşarak, direk çalışmaya başladılar. Bu da fiyatların düşmesine ve daha çok Çinlinin ithal süte ulaşmasını sağladı. Alman sütçülerin bu hamlesi, raftaki süt fiyatlarını üçte birine düşürdü. Rafta 20-24 RMB (9-11 TL) arasında satılan ithal UHT süt fiyatları 2014-15 yıllarında 7-11 RMB’ye (3-5 TL) düştü. Bu sayede pazar çok daha hızlı büyüdü. 2012 yılında 119 milyon dolar olan Çin ithal süt pazarı 2015 yılına gelindiğinde 460 milyon dolar oldu. Yeni Zelandalı üreticilerde aynı yolu deneseler de, Almanlar pazarda oluşturdukları algı ve markalaşma atağı ile süt pazarında birinci sırayı kimseye kaybetmediler.
Almanya, 2010 yılında Çin’e 3 milyon dolar süt ihraç ederek, Çin ithal süt pazarından %10 pay alıyordu. Almanya 2015 yılına geldiğinde Çin’deki pazar payını %30’a çıkarırken Çin’e 140 milyon dolarlık süt ihraç etti. Çin ithal süt pazarında Almanya, Yeni Zelanda rekabeti kıyasıya yaşanırken, Fransa ve Avustralya’da pazarda üst segmente hitap etmeye çalışıyor. Çin süt pazarındaki kaymak tabakayı ise süt ihracatçısı olmayan bir ülke yiyor, onun hikayesi de yarına.