Evlilik, aşkı öldürmez. Bir imzayla aşk neden ölsün ki! Aşka ömür biçen bizzat bizleriz ve bizim bitmek tükenmek bilmeyen isteklerimiz.
Bazı çiftler hiç flört etmeden evlenirler. Bu şekilde evlendikten sonra, birbirini neredeyse hiç tanımayan iki insanın anlaşabilme ihtimali, bir arada yapamama ihtimali ile hemen hemen aynıdır. Bazı çiftler ise uzun bir flört dönemi ardından evlenirler. Hatta bu flört dönemi boyunca aynı evi paylaşanlar bile vardır. Evlilikle sonuçlanan böyle uzun süreli ilişkilerde çiftlerin birbirlerinden sıkıldığı gözlenmiştir. Bu da demektir ki, evlilik öncesi eş adaylarının birbirlerini tanıma süreci evliliğin ve dolayısıyla aşkın ömrü açısından hayati bir önem taşır.
Aslında aşk hiç ölmez. Gerçek aşk güçlenerek sevgiye, güvene ve sonunda saygıya dönüşür. Bu dönüşümü gerçekleştiremeyen evlilikler genelde heves üzerine kurulmuştur. Meselâ; aşık olursun ve evlenirsin, sahip olursun ama zamanla sevemezsin. Bu aşk değil, sadece hevestir. Heves, zamanla sevgiye dönüşmez, sevginin olmadığı bir evlilikte saygı ve güvenin de yeri olmayacağından böyle bir evlilik doğru dürüst yürümez.
Evlilik aşkı öldürmez ama aşkı doğuran evlilikler vardır. Yine örnek vermem gerekirse; gerçekte çok saçma bulduğum görücü usulünde birbirlerini tanımadan evlenen bazı çiftler evlendikten sonra birbirlerine aşık olabilirler.
Hayat bu, neden olmasın değil mi?
Sonuç olarak; evlilik aşkı öldürmez, onu kendi ellerimizle öldüren bizleriz.