İnsan Hayvanat Bahçeleri

Doğa ve hayvanseverlik bilincinin yüksek olduğu toplumlarda, hayvanat bahçelerinin “hayvansız” ve “insanlı” olan yeni formları geliştirilmiştir.

Hayvanların doğal ortamlarından alınarak parmaklıklar arkasında hapsedilmesinden rahatsız olunan kimi ülkelerde geliştirilen yeni hayvanat bahçesi formatı, kafeslerde hayvanlar yerine onların (gerçeğinden ayırt edilmesi çok zor olan) kostümlerini giyen insanların konulmasını esasına dayanır. Bu yeni format sayesinde hem hayvanları eziyetten kurtarmak, hem de hayvanları tanımak üzere hayvanat bahçesine gelen çocukların geleneksel hayvanat bahçelerindeki hayvanlara tıpatıp benzeyen canlıları görebilmelerini sağlamak mümkün olur.

Bu türden hayvansız ve insanlı hayvanat bahçelerinin ilk açıldıkları dönemde, hayvansever dernekleri gönüllüleri, ayı, aslan, kaplan, goril gibi hayvanların ileri teknoloji ürünü kostümlerini giyerek parmaklıklar arkasına geçmiş, ancak daha sonra maliyetlerin düştüğünün görülmesi üzerine bu pozisyonlarda kadrolu işçilerin istihdam edilmeleri de mümkün hale gelmiştir. İnsanlı hayvanat bahçelerinde maliyetlerin düşmesi, hayvanların satın alınması, bakımı, temizliği, yaşanan kazalar, veteriner istihdamı, aşılar ve ilaçların doğurduğu maliyetlerin tamamının sıfıra iniyor olmasının sonucudur. Dahası, bu yeni format ile birlikte bu işletmelerin eğlendiriciliğinde azalma olması bir yana, tam aksine, önceden mümkün olmayan kimi atraksiyonlar da hizmet skalasına dahil edilebilmiştir. Parmaklıklar arkasına konmadan insanların arasında yürüyen vahşi hayvanlar ve isteğe bağlı olarak dansedip akrobasi yapabilen maymunlar, bu atraksiyonlar arasında ilk akla gelenlerdendir.

Ancak çocuk gelişimi uzmanları arasında bu konuda bir ihtilaf da yok değildir. Zira kimi uzmanlar, içinde aslında insan bile olsa, gerçek bir aslan gibi görünen bir hayvanın yine de parmaklıklar arasında sergilenmesinin ve bu şekilde çocuklara kimi yırtıcı hayvanların tehlikeli olabileceği bilincinin kazandırılmasının gerektiği yönünde akademik makaleler yayınlamışlardır. Bu nedenle, kimi insanlı hayvanat bahçelerinde (tıpkı geleneksel formatta olduğu gibi) hayvanlar sadece parmaklıklar arkasında sergilenmektedir.

İnsanlı hayvanat bahçeleri konusundaki bir diğer ihtilaf ise, işçi hakları eksenindedir. Kimi insan hakları örgütleri ve sendikalar, bu gibi işletmelerde ekseriyetle göçmenlerin çalıştığını ve yeni ülkelerinde tutunabilmek için uzun çalışma saatlerine ve zor çalışma koşullarına katlanmaları gereken göçmenlerin bu işletmelerce sömürüldüklerini iddia etmişlerdir. İnsanlı hayvanat bahçelerinde bu tür işlerde istihdam edilen kimselerin, çalışma saatleri boyunca parmaklıkların arkasında kalmalarının gerekmesi bu yöndeki eleştirilerin merkezinde olmuştur.

ABD’deki kimi insanlı hayvanat bahçelerinde, hayvan pozisyonunda istihdam edilenlerin parmaklıklar arkasında kaldıkları süre zarfınca kostümünü giydikleri hayvan gibi davranmalarının ve her ihtiyaçlarını onların yaptığı şekilde gidermelerinin de bekleniyor olması, ülkede bulunan sivil toplum örgütlerinin ciddi tepkilerine neden olmuştur. Bu örgütler, bu konuda gerçekleştirdikleri küçük ve orta büyüklükteki protesto eylemlerinde konunun ırkçılık yönüne de dikkat çekmiş ve bu türden uygulamaların gizli bir ırkçılığı beslediği fikrini ileri sürmüşlerdir. Bu örgütlere göre, beyaz bir çocuğun parmaklıklar arasından fırlattığı fındığı fıstığı koşup yiyen sevimli bir aslan görüntüsü her ne kadar beyazlar için ailece geçirilen hoş bir hafta sonu anlamına gelse de, o kostümün içerisinde büyük ihtimalle bir meksikalının bulunduğunu bilen göçmenler bu duruma çok içerlemekte ve konunun bu yönü toplumsal gerilimi artırmaktadır.

ABD özelinde 2006 yılının yaz aylarına denk gelen ve o tarihlerde gündemin ilk maddelerinden birini oluşturan bu tartışma çerçevesinde sivil toplum örgütleri çeşitli sokak röportajları da yapmışlar ve bu röportajlardan derledikleri videoklipleri internet üzerinden paylaşıma sunmuşlardı. Söz konusu kliplerden özellikle bir tanesi, televizyon kanalları tarafından da sıklıkla alıntılanmıştı. Bu klipte, Meksika kökenli bir kadın, çocuğuna insanlı hayvanat bahçesini gezdirdiği anda yaşadıklarını gözyaşları içerisinde anlatırken, “8 yaşındaki oğluma, biraz ötedeki kafeste kendisine fındık fıstık atan çocukları eğlendiren sırtlanın aslında babası olduğunu söyleyemedim” demişti.

Konu hakkında başından beri sessiz kalan hayvan hakları dernekleri de, “söz konusu olan insanlar olduğunda sömürüye göz yummak” ile suçlanmıştır. İnsanlı hayvanat bahçelerine desteklerine açıktan destek veren yegane kesim ise, ABD’deki beyaz ırkın üstünlüğünü savunan ırkçı gruplar olmuştur. Sol grupların göçmenler üzerinden samimiyetsiz bir sömürü söylemi oluşturduklarını ve böylelikle göçmenleri siyasi bir malzeme haline getirdiklerini iddia eden bu gruplar, bütün gün yattığı yerden fındık fıstık yiyerek para kazanan insanların sömürülüyor olduğunu iddia etmenin anlamsız olduğunu, zaten içlerinden hiç birinin zorla çalıştırılmadığını iddia etmişlerdir.

Yorum yapın