Kimlikler ve Aidiyetler Hakkında

Hepimizin bir adı, yaşı ve doğduğu yeri var. Ailesi, kökenleri ve ait olduğu genleri. Hiçbirini doğarken seçemiyoruz ve şanslı doğduysak iyi bir yerlerde iyi insanlara doğup iyi insanlar oluyoruz. Şu an dünyada iyi insan olmak aptal olmakla eşdeğer tutuluyor; varsın aptal sansınlar asıl aptallar. Geldiği yeri inkar eden, seçmediği genlerinin kendini şu ya da bu şekilde davranışlarıyla köklerini kopyaladığını her gün ispat eden aptallar…

Dünya aslında o kadar sıradan yaşanılabilecek bir yer ki, o kadar sade ve gösterişsiz yaşayabilirsiniz ki anlatamam…. Ama kendine sıfat takmak ve herkesi üstün görünüp ezip geçmek isteyen bu aptallar yüzünden dünya her gün çatışmalar cehennemine dönüşüyor. Üretmeyen, sade kalamayan ama üstün olmak için çıldıran bu aptallar yüzünden…

İnsanlar nereden geldiklerini unuturlar. Ne olur ki babanız işçi veya çiftçi olsa? Neden çoğunuz bunu unutmaya çalışırsınız mesela? Utanılacak olan sizin bir işçiye veya çiftçiye doğmanız değidir; utanılacak olan sizin onlardan utanmanızdır…

Çocukluk yıllarında önce yaşlar üstünlük getirir sanki… Biri diğerlerinden iki yaş büyük olsa lider olur o çocuk grubuna.

Sonra tutulan futbol kulüpleri üstünlük sembolü kabul edilir. Her sene başka bir futbol kulübü şampiyon olur oysa… Takımların kuruluş hikayeleri, oyuncuları ezberlenir; bayrakları dalgalandırılır; aidiyet daha yüksek safhada hissedilir. Kulüpler doğduğumuz yerde kurulmasa da, doğduğumuz yerden bir oyuncusu olmasa da biz ona aidizdir. Artık kulübümüzle bir bütünüzdür. Yaşlansak da kulüp formamızı giyer sokaklarda bağırırız…

Sonra mezun olduğumuz okullara aidizdir. Bunda ise yine yarıştırmak dışında bir sorun yoktur çünkü okul bize biz okula emek vermişiz; eğitilmişizdir.

Çalışırken bağlı olduğumuz kuruma ve sınıfa aidizdir. Kurumsal şirketlerin başardığı şirket ruhu gerçekten doyasıya güzeldir ama ah şu yine yarıştırmak olmasa… Kurumda sınıf atlamaya çalışmak bizi yer bitirir. İlla terfi edeceğiz ya… Ne bedelle olursa olsun hatta…

Sonra sonra gittiğimiz kafelere aidizdir; restoranlara, eğlence seçimlerimize, nereden giyindiğimize, dinlediğimiz müzik tarzlarına. Okuduğumuz yazarlara…

Ne olur ki hepsini dinliyor, okuyor, giyiyor olsak? Üstümüze keskin kimlikler yapıştırarak toplumdan uzaklaşmasak, kimliklerimiz üstümüze yapıştıkça bizi kendine köle yapmaya başlamasa?

Bizi uzaklaştıran kimlikler bazılarını terör örgütlerine, mafyaya, çetelere aidiyete sürüklüyor farkında mısınız? Siz aptallar üstün olmaya çalıştıkça, ezdikçe, alt tabakaları da sizi ezmeye sürüklüyorsunuz. Sizin aptal snobluğunuz genlerinde de suç olabilenleri daha ağır suçlara ve suç örgütlerine itiyor.

Unutmayın ıslah ezmekten gelmez. Ya da üstünlük taslayarak insanları geçemezsiniz; elinizde kaliteniz olmalı, eğer varsa…

Sahi tek tek, biz de kimiz aslında? Köklerimiz kim? Köklerimizi araştırıyor muyuz merakla? İki jenerasyondan yani 50 yıldan öncesini biliyor muyuz kim olduğumuzla ilgili?

Yorum yapın