“Man Of Steel” (2013) / Film Eleştirisi

Süper kahraman olgusunu 1938 senesinde ortaya çıkaran Superman karakteri bu sene 75 yaşına girdi. Geçen seneler içerisinde genelde popülaritesini kaybeden Superman’in her jenerasyona farklı bir etki yarattığına inanıyorum.

Christopher Reeve’in Superman’i canlandırdığı dört sinema filmi (1978 ve 1987 arası) sonrasında “Man of Steel”e kadar sadece 2006 senesinde Superman beyazperdede şansını denedi. “Superman Returns” adını taşıyan film sınıfta kalan performansı ile genç nesile Superman’i sevdirmeyi başaramadı. Günümüzde alt metni zayıf bir karakter profili çizen Superman’in özellikle Christopher Reeve’in başarılı performansı sayesinde 35 yaş ve üzeri izleyiciler için daha özel bir yeri olduğunu düşünüyorum.

Sinemada süper kahraman filmlerinde büyük bir ivme kazanan Marvel firması karşısında DC Comics’in Batman üçlemesini tamamlamasından sonra yeni kozu tekrar Superman oldu. Yeni başlangıç için güçlü bir kadro oluşturuldu. Batman üçlemesinin yaratıcısı ve yönetmeni Christopher Nolan’ın yapımcı ve yazar olarak yer aldığı “Man of Steel” filminin yönetmeni Zack Snyder oldu. Zack Snyder ise “300″ ve “Watchmen” filmlerini yöneterek zaten çizgi roman uyarlamalarına aşina bir isimdi. Filmlerinde görsel efektler daima ön plana çıkan yönetmenin “kahraman” olgusunu yansıtmadaki başarısı bir diğer artısıydı.

Christopher Nolan ve Zack Snyder ikilisinin artıları “Man of Steel” filminde eksiye dönüşebilir miydi? “Man of Steel” filminde Christopher Nolan’ın Batman filmlerindeki “karanlık” film formülü Superman’e de yansıyacak mıydı? “Karanlık” bir Superman benimsenecek miydi? Zack Snyder ise daha çok stilist sinema severlerin dahi çocuğuydu. Gişede beklentileri yüksek “Man of Steel” filminde Zack Snyder’in anlatımı geniş kitlelere hitap edecek miydi?

Filme geçmeden önce sinemanın yeni Superman’i Henry Cavill’e de değinmek istiyorum. 1983 doğumlu İngiliz aktörün yer aldığı en önemli proje “The Tudors” dizisiydi. Superman rolü için seçildiğinde genelde herkes temkinli davrandı. Superman kostümlü fotoğrafları basına yansıdığında olumlu tepkiler gelmeye başladı. Henry Cavill için şunu söylemeliyim ki filmde performansı gayet iyi!

“Man of Steel” filmi Superman’in doğduğu Kripton gezegeninde başlıyor. Kal-El adındaki çocuğun doğumu sırasında anne ve babasının yaşadıkları etkileyici bir şekilde anlatılıyor. Özellikle Kal-El’in babası Jor-El rolünde tecrübeli aktör Russell Crowe her zaman ki gibi sahneyi doldurmayı başarıyor.

Kal-El’in dünyaya gelişine kadar olan bölümde arka fonda Kripton gezegeni eşliğinde film boyunca ana kurguyu oluşturacak kişileri ve aralarındaki ilişkileri tanıyoruz. “Giriş” bölümü kesinlikle sınıfı geçiyor. Tamamen dijital olarak oluşturulan Kripton gezegeni görsel olarak “Thor” ve “Green Lantern”e göre daha iyi ama yine de bu alanda (farklı evren yaratma) önümüzdeki senelerde daha iyi sonuçlar alınmasını bekliyorum.

“Giriş” sonrasında dünyadaki ailesi tarafından Clark Kent adını alan Kal-El’in çocukluk dönemi karşımıza çıkıyor. Ancak burada düz bir kurgu seçilmemiş ve geri dönüşler ile filme tempo kazandırılmış. Bu bölümden itibaren Kal-El’in dünyadaki yalnızlığı vurgulanıyor. Güçlerini kullanması onun toplumdan dışlanmasına sebep olur mu? Güçlerini kullanmazsa güçlerin ne anlamı olacak? Kal-El’in bu sorulara cevap arayışında dünyadaki ailesi olan Jonathan ve Martha Kent çifti büyük destek veriyor.

Filmi seyretmeden önce Kripton gezegeni ve çocukluk bölümlerinin filmin en riskli bölümleri olarak görüyordum. Sonuçta bu bölümlerde bir süper kahraman filminde beklenen sahneler yer almayacaktır. Güçlü oyunculuk ve başarılı hikaye anlatımı ile riskli kısım akıcı bir şekilde geçiyor.

Bu noktada filme Amy Adams’ın canlandırdığı Lois Lane dahil oluyor. Lois Lane’in sahne almasıyla birlikte film birden tempo değiştiriyor. Esasında tempodan ziyade anlatım da değişim yaşanıyor. Ortam daha çok süper kahraman filmine dönmeye başlıyor. Buraya kadar anlatılanların büyük çoğunluğu ise çizgi roman orijini ile çok az örtüşüyor. Farklılığı ise detaylar sağlıyor.

Filmin kötü karakterleri olan General Zod ve tayfasının Superman’e savaş açması ile birlikte Superman halkın ilk kez karşısına çıkıyor ve gittikçe yalnız kalıyor. Tek destekçisi ise Lois Lane oluyor. Filmin sonuna kadar devam edecek bu mücadele yaklaşık bir saat sürüyor! Bir süper kahraman filminden en çok istenilecek şey muhtemelen böyle bir ortamın oluşmasıdır. Ancak sorun da burada başlıyor.

Şimdiye kadar ki süper kahraman filmleri içerisinde “The Avengers”ın final mücadelesinin en etkileyici sahnelere sahip olduğunu düşünüyorum. Bu başarıda filmin genel mizah duygusunun final sahnelerine yansımasının da büyük katkısı vardı.

“Man of Steel” filmi kesinlikle aksiyon anlamında bugüne kadar yapılmayanı yapmak istemiş. “Man of Steel”de mizah dozajının genelde düşük olmasını da dikkate alacak olursak yaklaşık son bir saat boyunca büyük bir “ciddiyetle” Superman’in kötülerle kavgasını seyrediyoruz. Artık sahne tamamen görsel efekt performansına kalıyor. Filmin 3D’si bu sahnelerde beni biraz yordu çünkü Superman ve süper kötüler çok hızlılardı!

Anlatmaya çalıştığım bu durum sebebiyle filmi iki kez seyrettim. İkinci seyredişimde son bir saate hazırlıklı olduğum için bu sefer ilk seyredişime göre çok daha fazla zevk aldım. Aksiyon sahneleri için daha basit ve sade tercihler yapılabilirmiş.

Başarılı besteci Hans Zimmer’in müzikleri film boyunca yoğun olarak kullanılmış. Neredeyse film boyunca müzik çalmayan sahne yoktu . Özellikle kahramanlık havası yaratan müzik girişleri son bir saatte en az 50 sahnede vardı. Filmlerde müziği seven birisi olarak bana bile müzik kullanımı çok geldi.

Genel olarak filmin kurgusunu öven birisi olmama rağmen film boyunca pek mantıklı düşünmeye çalışmamanızı öneririm. Çok fazla sahne geçişi olduğu için aksiyon içerisinde “Superman şöyle yapmalıydı” diyeceğiniz çok sahne olacaktır. Bunlara takılmayın derim, aksi taktirde filmden alacağınız zevk azalacaktır.

Yorum yapın