Pırlantanın geçmişini inceleyecek olursak çok eski yıllara dayanmaktadır. Tarih öncesi devirlerde oluşmuştur. Bugün dünyanın en genç pırlantası dokuz yüz milyon yaşında, en yaşlısı ise üç milyar yaşındadır. Öneminin neden bu kadar büyük olduğunu buradan anlayabiliriz. Pırlantanın ham maddesi elmastır. Genel kanı olarak kafamızda hep pırlanta ve elmasın faklı iki taş olduğunu düşünürüz. Oysaki pırlanta elmasın işlenmiş halidir. Elmas doğadan çıktığı haliyle bulunur. Ve insanın tanıdığı en sert doğal maddedir. Bir elması yalnızca başka bir elmas kesebilir.
Pırlanta ise elmasın şekil verilmiş halidir. 1919 yılında Marcel Tolkowsky tarafından yaratılan kesime pırlanta ismi verilmiştir. Bizim ülkemizde bu kesim gül kesimi olarak da bilinir. Dünyanın en büyük elması Güney Afrika’da bulunur. Ve ölçü birimi olarak karat kullanılır. Kesilmeden öncede üç bin yüz altı karat ağırlığındaydı. Elmasın içine girebilen tek şey ışıktır. Şekil verilmesiyle oluşan pırlanta dediğimiz değerli taş ise üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar; taç, kemer ve külahtır. Taç, kemerin üstünde bulunan bölümdür ve otuz faset bulunur. Külah ise kemerin alt kısmını oluşturur ve yirmi dört faset bulunur. Kemer kalınlığı pırlantanın ağırlığını etkiler.
Pırlantalarda 4c kuralı vardır. Bu özelliklere göre kalite sınıflandırması yapılır. Bu dört ayırıcı özellikler; kullanılan kesim, renk, berraklık ve karattır. Her ayırıcı unsurunda kendi arasında ayrımları bulunmaktadır. Günümüzde değeri, uluslar arası borsalarda 4c ye göre düzenlenip, belirlenir.