Popüler Kültürü Kölesi Yapan Adam
Tarantino ile ilk kez tanışanlar filmlerindeki bir takım popüler kültür unsurlarını rahatsız edici ya da Amerikan kapitalizminin dayatılması olarak algılar çoğu zaman.Fakat bilmedikleri şey Tarantino’nun Amerikan kapitalizmini dayatmak gibi bir derdinin hiç ama hiç olmamasıdır. Kendisi daha çok bu kapitalizme katkıda bulunan bir takım popüler kültür öğelerinin günlük yaşam içerisinde ne kadar büyük yer kapladığının farkında olarak iş yaptığından, filmlerinde bunları gerçek hayat içerisinde olduğu kadar kullanarak, sanki yokmuş gibi davranmaz. Hatta biz izleyiciler yer yer bu popüler kültür öğelerine ne kadar eleştirel yaklaştığını da bazı satır aralarından anlarız .Popüler kültürü,içinde yaşadığı toplumdan ötürü adeta hatmetmiş birisi olarak Tarantino, ilk filmi Reservoir Dogs (Rezervuar Köpekleri)’ta da bir grup gangsterin popüler kültür ilahelerinden Madonna’nın ‘Like a Virgin’ şarkısı üzerine bol küfürlü tartışmaları aracılığıyla daha ilk sahnelerden popüler kültürle olan ilişkisini açıklar izleyiciye. Tam bir sinefil olan Tarantino filmlerinde özellikle kendisini etkileyen geçmiş yapımlara da göndermeler yapar. Bu gerek bir müzikle, gerekse karakterlerden birinin giydiği kıyafetle ve zaman zamanda tek bir replikle akseder. Hollywood yapımlarındaki klişelere de bilinçli olarak yer veren yönetmen, bu klişeleri film içerisinde çok iyi eriterek kabak tadı vermesini önler hatta izleyicinin bundan keyif almasını sağlar. Özellikle ‘karizmatik’ diye tabir edebileceğimiz türden diyalogları çok iyi oluşturan Tarantino, günlük hayat içerisinde bu tip diyaloglarla karşılaşma olasılığımızın ne derece düşük olduğunun bilincinde olmasına rağmen yine geçmiş filmlere bir saygı duruşu babında bu diyalogların sırıtmasına izin vermez.
Kan Revan İçinde Cesur Yaklaşımlar
Özellikle sevmeyenleri tarafından yapılan yıkıcı eleştirilerin en büyük malzemesi olan Tarantino filmlerindeki şiddet tamamıyla su katılmamış ve özendiricilikten en yoksun olanıdır kanımca. Tarantino popüler kültürü yok saymadığı gibi, günlük hayatın bir parçası ve insani içgüdülerin en temel unsurlarından biri olan şiddeti de yok saymaz. Şiddeti tüm rahatsız ediciliği ve gerçekçiliğiyle izleyiciye sunarken, yer yer de bilinçli olarak abartarak dozunu arttırır. Ancak bu dozu artırılmış şiddete çok seyrek rastlarız Tarantino filmlerinde. Tarantino filmlerindeki şiddetin rahatsız ediciliği abartılı dozlardan ziyade etkili kullanımdan kaynaklanır. Tarantino filmlerinde genelde büyük patlama sekansları göremezsiniz, fakat şiddeti rutin hayatının bir parçasıymış gibi uygulayan ve bundan keyif alan adamlar görmeniz olasıdır. İşte bu durum sözkonusu şiddetin sıradan yaşantımızda bile başımıza gelebilecek bir şey olduğunu hatırlatır bize ve aslında uygulamada hiçte zor bir şey olmadığını. Şiddetin Tarantino filmlerinde nedensiz kullanıldığına rastlamanız olası değildir. İşlediği konular ve seçtiği karakterlerin eğilimleri doğrultusunda gerekli bir şiddet vardır. Aksi takdirde filmler gerçekçiliğini kaybedecek, karakterler inandırıcılıktan yoksun kalacaktır.
Kötü Adamın İyi Çözümlemesi
Tarantino işlediği konular ve oluşturduğu karakterler bakımından suçlular ve suç dünyasına eğilimli bir yapı gösterir. Bu dünyanın mutlak kötülükten ve su istesen vermeyecek tiplerden oluşmadığını yansıtabilmek adına kötü adamların günlük yaşantılarından kesitler sunar izleyicisine. Bazen aralarında geçen günlük konuşmaları aktarırken, bazen düştükleri komik durumları yansıtır. Kötü adamların da kendi aralarında gülüp şakalaşabildiğini ve popüler kültürden kendi payına düşeni aldığını gösterir bize. Bunu yaparken onları bazı noktalarda daha karizmatik gösterir bazı noktalarda da ayrı bir statüde olmadıklarını ve birçok özelliklerinin toplumdaki normal insanlarla örtüştüğünü anlatır. Tarantino filmlerinde kötü adamların da dertleri, ihtiyaçları, zevkleri ve ilgi alanları vardır. Mükemmel değillerdir. Örneğin Reservoir Dogs’ta bankayı soyan gangsterlerin işleri ters gitmiştir ve aralarına sızan köstebeği bulmak adına başlarına gelmedik bela kalmaz. Yine Pulp Fiction’da arabalarının arka kısmındaki cesetle kalakalan Vincent ve Jules ne yapacağını bilemez ve Jimmy’den yardım istemek zorunda kalırlar. İlginçtir ki bu durum içindeki karakterler polis tarafından enselenmeyi pek umursamadıkları halde Jimmy’nin eve gelmek üzere olan karısından ölesiye çekinirler.
Bir Film Manyağının Tuhaf Hikayesi
Quentin Tarantino daha küçük yaşlardan yönetmen olmayı kafasına koymuş bir velet değildir. Kendisinin esas ilgi alanı oyunculukken bu konudaki yeteneksizliğinin farkına varıp yine de sinemadan uzak duramamış ve yönetmenlikte kendisini bulmuştur. Her ne kadar oyunculuk konusunda ekstra bir başarı göstermemiş olsa da bu dala da tamamen uzak durmayıp bazı filmlerinde küçük rolleri kendisi üstlenmiştir. İşte bu oyunculuk sevdası küçük yaşta liseyi terk etmesine sebep olarak Porno filmler gösteren bir sinemada çalışmaya başlamasına sebep olur. Tarantino boş durmaz, bu sinemada gösterilen filmler ve bu filmlerin estetiği üzerine kafa yorar ve ileride oluşturacağı kendi stilinde bunun yansımalarını nakletmek üzere o zamanlardan dipnotlar alır kafasına. Sonrasında birçok işe girip çıkan yönetmen bir yandan da oyunculuk dersleri almaya başlar. 80’li yıllarda bir videotekte işe başlaması adeta mısır ambarına düşmüş tavuk durumuna sokar Tarantino’yu. İşte bunca filmin içerisinde oyuncu olmak istediği kadar yönetmen olmak istediğinin de farkına varır. Ardından Tarantino oyunculuk konusunda çok ısrarlı davranmayıp sinemaya olan ilgisini farklı alanlarda sürdürmeye devam eder. Senaryoları alışılmışın dışında olduğundan ve şiddet içerdiği gerekçesiyle Hollywood’un senaryo okuyucuları tarafından defalarca geri çevrilir. Daha sonra şansının yaver gitmesi sonucu, kısıtlı bir bütçeyle ilk filmi Reservoir Dogs (Rezervuar Köpekleri)’u çeker. Ardından film Sundance, Cannes, Toronto ve Montreal Film Festivalleri’nde gösterilir ve büyük yankı uyandırır. İlk filmi ile kendini kanıtlayan Tarantino’nun kendine özgü stili tüm dünyada takdir edilirken, onu taklit edenlerin de katkısıyla “Tarantinesk” kavramı ortaya çıkar. Ve sonuç olarak sinema tarihinde Quentin Tarantino ismi yerini alır.
Kurgunun Alt-Üst Edilişi
Quentin Tarantino, alışılagelmiş olan aksiyon çizgisinin sıralı gitme durumunu daha ilk filminden itibaren değiştirerek, lineer anlatımdan uzaklaşır. Anlatmakta olduğu hikayenin gerekli gördüğü noktalarında yer yer geçmişe dönüşler yapar . Bazen bu geçmişe dönüşlerde gösterdiği küçücük bir ayrıntı tüm filmin akışını değiştirir. Seyircisini tam hikayenin gidişatına alıştırmışken, şoke eden bazı hamlelerle baştan yazar hikayeyi. Hiç düşünemediğiniz anda, hiç tahmin etmediğiniz olaylar cereyan edebilmektedir Tarantino filmlerinde. Birden fazla öyküyü iç içe geçmiş bir şekilde anlatırken, fark ettirmeden diğer öyküye geçer. Önceki öyküde ana karakter bildiğimiz yakışıklıyı bir sonraki öykü de ucundan gösterir bize. Sonra bir bakarsınız öldürüverir ansızın. Zaman zaman Hollywood filmlerinden beklenmeyecek kadar uzun planlar ve monologlarla karşılaşabilirsiniz Tarantino filmlerinde. Ve sonuç olarak eğer bir Tarantino filmi izlediyseniz, sevseniz de sevmeseniz de daha önceki film deneyimlerinizden farklısıyla karşılaşırsınız.