Söke’nin Yalnızlık Senfonisi; Doğanbey Köyü

Eğer Kuşadası Söke tarafındaysanız, -ki buralar yazın birçok kişinin tatil rotası üzerindedir eminiz- yakınlarda yaşamı farklı algılayan ve tercihini sessiz yaşamaktan yana kullanan bir köy olduğunu hatırlatalım. Doğanbey Köyü

Doğanbey Köyü’nün çıt çıkmayan sokaklarında yürürken içinizden bir senfoni çalın!

Doğanbey Köyü için yakın sayılabilecek güzergahtaki Şirince’yle benzeşiyor mu diye soranlara cevabımız net ve kesin. Hiç ama hiç benzemiyorlar. Şirince cıvıl cıvıl bir atmosferken, Doğanbey çıtı çıkmayan köy tabiri caizse… Doğanbey Köyü turistik bir yer değil, daha doğrusu turistler gelsin diye bir derdi de yok. Evlerin cephelerinde sessizliğe ve fotoğraf çekerken saygıya davet eden yazılar görüyorsunuz. Kendi kendine yeten, aydınlık, camlarından dışarı Mozart akan, Jetro Tull duyulan entellektüel bir köy burası…

Tarihi M.Ö. 7. yüzyıla kadar inen Doğanbey köyü, Aydın’ın söke ilçesine bağlı.

Köyün sırtını verdiği dağın bir yanı Kuşadası Milli Parkı ile Ege sahillerini kucaklarken bir yanı da köye göz kulak oluyor adeta. Dilek Yarımadası Milli Parkı‘nın içindeki tek yerleşim yeri olan köy, Rum-Türk nüfus mübadelesiyle ortak bir kültürün açık hava müzesine dönüşüveriyor 1924’lü mübadele yıllarda. Rumca adı Domatia iken ( Odalar anlamına geliyor) Rumların gönderilmesi, Selanik’teki Türklerin çağrılması ile Doğanbey adını alıyor.

Doğanbey Köyü yeni adıyla Ege’nin huzurunu koklamaya devam ederken, hem kendilerinin yapmadığı bir evde oturmak hem de başkalarının kurduğu bir düzene uyum sağlamaya çalışmak yeni sakinleri zorlamaya başlıyor. Devletten yeni bir köy oluşturmak için izin istediklerinde hemen bir kilometre ötesindeki alan gösteriliyor köylüye ve varın buraya yerleşin deniliyor. Bizim açık hava müzesi diye bahsettiğimiz köy, göçmen sakinlerin terk ettiği ve arkalarında yıkık dökük Rum evleri bıraktığı işte bu eski Domatia, yani Eski Doğanbey Köyü. Domatia’nın ruhu aynı kalsa da, siz çehresi değişmiş adeta gençleşmiş ve ‘daha bir asır direnirim‘ diye kafa tutan bir köye gideceksiniz.

Yıkık dökük Rum evlerinin büyük şehirlerin keşmekeşinden sıkılmış ve cennette inziva arayanların dikkatini çekmesiyle olmuş bu değişim. Sanatçı, bilim adamı gibi üreten insanlar SİT alanındaki bu Rum evlerini alıp asıllarına uygun restore etmişler. Altyapıyı da belediyeden destek almadan tamamen kendi imkanlarıyla kurmuşlar. İlkbaharda yoğun yağışlara önlem olması için yollara oluklar döşemişler. 1890’lı yıllarda hastane olan binayı onarıp Dilek Yarımadası Milli Parkı Müzesi’ne dönüştürmüşler. Köyde gezilecek bir diğer müze ise eski Osmanlı kıyafetlerinden geniş bir koleksiyon göreceğiniz Emel Hanım’ın evi. Köyü böylesine çekici hale getiren estetik dokunuşlar 1989 yılında başlamış halen de devam ediyor.

Dili Olsa Da Miladı Konuşsak Dedirten Eski Rum Evleri!

Eski Rum mimarisinin en hoşa giden yanı hiyerarşik olmaması. Yani hiçbiri birbirinin güneşini kesmez, alanına sokulmaz, bahçesinden nemalanmaz. Saygılı duruşu tam da şapka çıkarmalık olan uslup Doğanbey Köyü‘nde de baki. Acelesiz telaşsız ve gönüllü yapıldığı anlaşılan taş işlemeciliği, daracık taş sokakları, şapeliyle Rum karakterini korurken Türk dokunuşlarıyla da daha da güzelleşmiş köy. Milli Park sınırında olduğu için yeşili garantide olan Doğanbey Köyü‘nün içinden avuçlayıp su içilebilecek kadar temiz akan dere günümüzde kurumaya yüz tutmuş. Buna rağmen köye sahip çıkan dağ, dağdan öte yana giden yemyeşil patikalar, zeytin ağaçları, mor fincan çiçekleri ve tabii üşütmeyen naif rüzgarıyla görmüş geçirmiş kent insanın nefes alanı olmuş.

İhtişamlı ahşap kapıların ardında ne var diye merak ettiğimiz evlerden birinin penceresini açık görünce baktığımızı da buradan itiraf ediyoruz. Kitaplarla dolu uzun bir masa, (masanın üzerinde iki gözlük, birkaç kadeh ve şişe) fonda klasik müzik ve modern döşenmiş oldukça teknolojik bir mutfak. Ve dışarıda evin içinde yarattığınız her sesi tüm oktavıyla duyabileceğiniz sonsuz bir sessizlik. Emeklilik yaşlılık hayali olamayacak kadar gençten bir yaşam alanı Doğanbey Köyü. Evleri için büyük harcamalar yapmış ve büyük emekler vermiş ev sahiplerinin çoğu burada sezonluk yaşıyorlar. Evlerin fotojenikliği karşısında kadraja daha neler sığdırabilirim merakıyla dar sokakları arşınlayıp dururken yüzyıllık bir çeşme, kilise, şapel gibi yapılarla karşılaşıyorsunuz. Rumlar zamanında hastane olan bina ise günümüzde misafirhane olarak hizmet veriyor.

Doğanbey Köyü sessizliğin yanında doğayla da bütünleştiren bir yer. Dilek Yarımadası Milli Parkı‘nın florası, endemik bitkileri ve kuş zenginliğine en yakın köy burası. Doğa yürüyüşleri için 15 kilometrelik bir parkuru (Dilek Yarımadası – Sarıkaya Kanyonu arası) kullanabiliyor, dağ bisikletine biniyorsanız eğimi az parkurlarda sürebiliyorsunuz.

Doğanbey Köyü’ne Nasıl Gidilir?

Söke’den Bodrum’a devam eden karayolunu takip ettiğinizde Didim-Prine-Güllübahçe sapağından dönüyorsunuz. Didim yolunu takip ederek önce Güllübahçe’yi daha sonra Atburgazı’nı geçiyorsunuz. Tuzburgazı ve Doğanbey tabelalarını gördüğünüz sapaktan dönüyorsunuz. Tuzburgazı ile Doğanbey Köyü yolu arası yaklaşık 4 kilometre.

Yorum yapın