Sözleşme dediğimizde insanların zihninde, karşılıklı imzaların atıldığı resmi bir niteliği olan önemli bir belge şeklinde algı oluşabilir. Ancak hukukumuzda sözleşme bundan çok daha basit kurulabilen, hatta birçok insanın farkında olmadan bile günde onlarca yapmış olduğu bir anlaşmadır. Bu nedenle günlük hayatta sıkça kullandığımız ve hayatımızın bu kadar içinde olan sözleşme kavramını bilmemiz ve iyi anlamamızda fayda var
Sözleşme, kişilerin belirli bir amacı gerçekleştirmek amacıyla kurmuş oldukları hukuki ilişki olarak tanımlanabilir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 1. maddesinde sözleşme “tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur.” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre sözleşmede öncelikle iki taraf söz konusu olmalıdır. Önce taraflardan birisi irade açıklamasında bulunacak bir diğer ifade ile “ben seninle sözleşme yapmak istiyorum” diyecek, karşı tarafta bu teklifi kabul edecek. Sözleşmenin taraflarının yapmış oldukları bu açıklamalara “Öneri” ve “Kabul” adı verilir. Öneri ve Kabulün nasıl olması gerektiği ve taşıması gereken nitelikleri ilgili başlıklardaki yazılarımızda bahsettik
Sözleşme Nasıl Yapılır
Sözleşmenin kurulabilmesi için iki önemli koşula ihtiyaç duyulduğundan bahsettik. Öneri ve kabul beyanları. Usulüne göre ve gerekli nitelikleri taşıyan öneri ve buna karşılık olarak kabul beyanı ile sözleşme kurulmuş olur. Sözleşmenin nasıl yapılacağı ile ilgili ise kural olarak belirli bir şekil öngörülmemiştir. Detaylarına “Sözleşmelerde Şekil Şartı” başlıklı yazımızda da bahsettiğimiz üzere sözleşme sözlü hatta örtülü yani fiili hareketlerle de kurulabilir. Örneğin, Üniversitede bir arkadaşınızın önünden beş dakikalığına tükenmez kalemini alsanız ve o da kalemi aldığınızı görerek başıyla onaylasa ve kalemi kullandıktan sonra herhangi bir şey demeden kalemi yerine koysanız aslında bir kullanma ödüncü (ariyet) sözleşmesi yapmış olursunuz. Sözleşmenin yapılışından sona ermesine kadar tek kelime konuşulmasa da sözleşme yapılmış olur. Bir diğer Örnek, bir kişinin dükkân sahibi esnaf arkadaşını ziyaret ettikten sonra elinde bulunan bir çantayı onun dükkânına bırakarak “iki dakika dursun ben birazdan alacağım” demesi ve dükkân sahibinin o çantayı alıp daha korunaklı bir yere bırakması durumunda aslında bir saklama (vedia) sözleşmesi yapılmış olur. Sözlü bir öneri beyanı ve örtülü olarak bir kabul beyanı sözleşmenin kurulması için yeterlidir.
Ancak sözleşmenin yapılabilmesi her zaman bu kadar kolay olmayabilir. Bu Kanunda sözleşmenin nasıl yapılacağına ilişkin öngördüğü şekil şartı ile ilgilidir. Kullanım ödüncü ve saklama sözleşmeleri için kanunda herhangi bir şekil şartı öngörülmediği için sözlü veya örtülü olarak yapılabilir. Ancak Kanunda yazılı olarak yapılması öngörülen bir sözleşmenin kurulabilmesi için mutlaka yazılı yapılması şarttır.
Sözleşme Türleri
Sözleşmelerin her biri, tarafların belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere yapmış oldukları bir akit bir diğer ifadesi ile anlaşmadır. Kurulan bir sözleşmenin hükümlerinin yerine getirilmesi aşaması ise sözleşmenin niteliğinden niteliğine farklılık gösterebilir. Örneğin bir satış sözleşmesinde hem alıcı hem de satıcının belirli yükümlülükleri vardır. İki tarafında bazı edimleri yerine getirmesi beklenir. Ancak bağışlama sözleşmesinde durum farklıdır. Bağışlayan bağış konusu malın mülkiyetine karşı tarafa geçirme borcu altına girerken bağışlanan sadece bağış konusu malı alması yeterlidir ve herhangi bir borç durumu söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle hukukumuzda sözleşmeler tek tarafa borç yükleyen ve iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olarak ikiye ayrılır.
A) Tek Tarafa Borç Yükleyen
Tek tarafa borç yükleyen sözleşmeler adında anlaşılacağı üzere sözleşmenin yalnızca bir tarafının borç altına girdiği sözleşmelerdir. Tek tarafa borç yükleyen sözleşmelere en güzel örnek yukarıdaki örnekte de bahsettiğimiz bağışlama sözleşmesidir. Bağışlama sözleşmesinde sadece bağışlayan borç altına girmektedir. Yine kefalet sözleşmesinde de tek tarafa yüklenen bir borç söz konusudur. Kefilin borçlunun borcunu ödememesi durumunda bir borcu söz konusu iken alacaklı herhangi bir borç altına girmemektedir.
B) İki Tarafa Borç Yükleyen
Yaygın olarak söz konusu olan iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir. Sözleşmenin iki tarafı belirli edimleri, borçları yeri getirmek ile yükümlüdür. Satış sözleşmesine ilişkin örneği yukarıda vermiştik. Hem alıcı hem de satıcı borç altına girmektedir. Alıcı satış konusu malın bedelini ödeme, alıcı ise satışa konu malı alıcıya teslim etme borcu altına girmektedir. Bir diğer Örnek, kira sözleşmesi için verilebilir. Kiraya veren kira konusu malı kira sözleşmesi boyunca kullanıma hazır halde bulundurma, kiralayan ise belirli bir bedeli ödeme borcu altına girmektedir.