The Punisher (1989) / Film Eleştirisi

Marvel’ın sevilen acımasız kahramanı “The Punisher” (Cezalandırıcı)’ın bugüne kadar toplam 3 filmi yapıldı. Kendisi ile aynı adı taşıyan ilk film 1989 senesinde yapımcı firma New World Pictures tarafından çekildi. Yapımcı firmanın iflası sebebiyle film video kaset olarak yayınlandı ve sadece Amerika dışında toplam 8 ülkede (Almanya, Fransa, Güney Kore, Filipinler, Hollanda, Japonya, İspanya ve İngiltere)gösterime girdi. Gösterime girdiği ülkelerde toplam $533.411 gibi çok düşük bir hasılat rakamına ulaştı. Film son olarak geçtiğimiz 18 Ekim tarihinde Escapism Film Festavilinde gösterildi. New World Pictures firmasının çoğunlukla B film yapan (örn: Hellraiser 1 ve 2, House 1 ve 2, Return of The Killer Tomatoes/Katil Domateslerin Dönüşü, No Repeat No Surrender/Geri Çekilmek Yok Teslim Olmak Yok) bir firma olması sebebiyle “The Punisher” filminde de B sınıfı film havası fazlasıyla kendisini hissettiriyor. Filmin yönetmeni Mark Goldblatt ise yönetmenliktense kurgu dalında sinemada kariyer yapmış ve 1992 senesinde “Terminator 2: The Judgment Day” filmi ile En İyi Kurgu dalında Oscar adaylığı vardır.

(Dikkat! Spoiler içerir) Filmin konusuna gelecek olursak, film Frank Castle’ın ailesinin öldürülmesinin üzerinden 5 sene geçmiş bir zamanda başlıyor. Frank Castle bu süre içerisinde kanalizasyon çukurlarında saklanmış ve mafya ile de mücadelesine devam etmiş. Toplam 125 mafya mensubunu öldürmüş ama medya ve toplum onun öldüğünü zannettiği için bu cinayetleri işleyen kişiye Cezalandırıcı adını takmış. Filmin başında mafya lideri Dino Moretti hakkında açılan davaları kazanıyor ve serbest bıraklıyor. Bunun üzerine Cezalandırıcı “Suçlular ölmeli” mantığı ile Moretti’nin mekanını basıp, onu ve adamlarını öldürüyor. Bu durum üzerine ailenin başına Avrupa’dan getirtilen Gianni Franco geçiyor. Ama Franco için hayat çok kolay olmayacaktır çünkü mafyanın son 5 sene içerisinde çizdiği güçsüz imaj sebebiyle Yakuzalar kapılarını çalarlar. Acımasız Bayan Tanaka’nın liderliğini yaptığı Yakuzalar’ın isteği Franco ve ailesinin onlar adına çalışmasıdır. Bu durum Franco ve ailesi tarafından kabul edilmeyince de Yakuzalar mafya büyüklerinin çocuklarını kaçırırlar. Amaçları mafyadan fidye almak ve sonra da çocukları esir tüccarlarına satmaktır. Bu noktada Cezalandırıcının alkolik habercisi devreye girer ve Cezalandırıcı’ya çocukların kaçırılmasının sorumlusunun kendisi olduğuna ikna eder çünkü mafyanın güçsüzleşmesini Cezalandırıcı sağlamıştır. Bunun üzerine Cezalandırıcı mafyanın çocuklarını kurtarmaya gider. Ancak Gianni Franco’nun çocuğu hariç diğerlerini kurtarır ve polise teslim olmak zorunda kalır. Gianni Franco çocuğunu Yakuzalardan kurtarabilecek tek kişinin Cezalandırıcı olduğunu bildiği için Cezalandırıcıyı polisin elinden kaçırır ve beraber oğlunu kurtarmaya giderler. Bu noktadan sonra filmdeki son kavga sahneleri yaşanır ve film sona erer.

Filmin oyuncularına değinecek olursak Frank Castle(Cezalandırıcı)’ı 1985 senesinde Rocky IV’de oynadığı soğuk Rus boksör rolü tanıdığımız 1980-81 Avrupa Ağır Siklet Karate Şampiyonu İsveçli Dolph Lundgren(üstte sol baştaki resim) canlandırıyor. Açıkçası kendisi için rolüne hiç gitmemiş diyemem ama filmin genel olarak çok başarılı bir proje olmaması sebebiyle de unutulmaz bir Cezalandırıcı performansı ortaya çıkmamış. Filmde kötü karakterler rolünde Gianni Franco’yu canlandıran Jeroen Karabbe (şuan gösterimdeki “Transporter3″ filminde de rol alıyor) gerçekten çok başarılı bir performans çizmiş (üstte soldan ikinci resim). Olaylar karşısında soğukkanlı kalış portesini başaılı yansıtması dışında filmdeki en iyi dialoglar da ona ait diyebilirim. Filmin diğer kötü karakteri Yakuzaların lideri Bayan Tanaka rolündeki Kim Miyori(üstte soldan üçüncü resim) ise sıradan bir performans sergilemiş. Filmde ayrıca Cezalandırıcı’nın yardımcısı sayabileceğimiz 3 rol de yeralıyor. Bunlardan berduş alkolik Shake rolünde Barry Otto (Son olarak “Avusturya” filminde rol almış) rolünün hakkını vermiş(üstte sağ baştaki resim). Frank Castle’ın ilk dedektifliğe başladığı dönemde beraber çalıştığı ve alkol sorununu çözdüğü dedektif Jake Berkowtiz rolünde Louis Gassett Jr. (üstte sağdan ikinci resim)oynamış. Açıkçası bu karakter tam klişelerin adamı olduğu için film boyunca ona çok ısındığımı söyleyemem. Jake Berkowitz’in senelerden sonra ortak olarak çalışmayı kabul ettiği bayan dedektif Sam(Samantha) Leary rolünde Nancy Everhead(üstte sağdan üçüncü resim) için de söylenecek çok fazla birşey yok çünkü rolü tam yan karakter klişelerine uygun kalmış. Bu iki dedektif arasında geçen konuşmalar gerçekten belli bir noktadan sonra insanı güldürüyor. Hele Sam’in Frank Castle’ı bulmak için bilgisayarda yaptığı bir araştırma sahnesi insanı hayretler içerisinde bırakıyor. Bilgisayara tüm dataları giriyor ve bilgisayar Frank Castle’ın kanalizasyonda olduğunu söylüyor!

Film ile ilgili olarak ilave etmek istediğim önemli bir nokta ise filmde Cezalandırıcının klasik t-shirtünü giymiyor olmasıdır. Bu eksiklik film boyunca Cezalandırıcıyı gördükçe kendisini hissettiriyor. Son bir not ise film boyunca patlama sahnesi hariç toplam 91 kişinin öldüğüdür.

Yorum yapın