Hun Devletleri henüz varlıklarını sürdürürken bile, Türklerin bugün ki bayrakları şekillenmeye başlamış diyebiliriz. O günlerde hüküm süren şamanizn törenleri sırasında, üç sancak kullanılırmış. Bunlar al, ak ve gök sancaklar. Kırmızının o zamanlardan beri Türk rengi olarak düşünülebileceğini söyleyen tarihçiler, sosyal bilimciler vardır.
O dönemin inanışlarına göre kırmızı güneş tanrısı, mavi ise “gök tengri”nin sembolleşmiş renkleriydi. Dolayısı ile Türkler tanrılarını her daim hatırlamak ve onlara sadakatlerini kanıtlamak için en çok da bu renkleri kullanıyorlardı.
Ay – Yıldız
Gurur ile izlediğimiz bayrağımızın üzerindeki ay – yıldız, hakkında çokça rivayetler bulunan figürlerdir. Asla duymak istemediğimiz şehit haberlerinin her gün alındığı zamanlarda, belki en anlamlı riva-yet şu olur.
1. Kosova Savaşı’nın zafer kazanıldığı günün gecesinde, savaş alanında şehitlerimizin kanından bir göl oluşmuştur. Ordusunun kaybını inceleyen Sultan 2. Murad Han, savaş meydanında gezerken, kan gölünün üzerine gökyüzündeki hilal ay ve bir yıldızın aksi yansımıştır. Bundan etkilenen Sultan Murad Han ondan sonra devlet bayrakları arasında bu bayrak şeklinin de kullanılmasını istemiştir.
8 Köşeli Yıldız
O gece kan gölüne yansıyan ışınlar aslında, jüpiterin aksiydi. Bilirsiniz, gezegenlerin yeryüzünden görünen şekilleri genellikle 8 kollu yansıma yaparlar. Sultan Murad Han’ın gördüğü de Jüpiter olduğundan bayrakçı üzerindeki yıldız 8 köşeli olarak çiziliyordu. 1800’lere kadar bayrak 8 köşeli yıldız kullanıldı.