Vücudumuzdaki Elektrik, Sağlığımızı Ve Hastalıkları Nasıl Etkiliyor?

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.

Vücudumuz biyoelektrikle çalışıyor ve sağlığınıza nasıl etki ettiğini fark edince, bunun nasıl çalıştığını anlamak oldukça yararlı olabilir. Doğal sağlık uzmanlarından Dr. Jerry Tennant da bu konuya dair ‘İyileşme Voltajdır: El Kitabı’ adlı mükemmel bir kitap kaleme aldı.

Bir oftalmolog olarak eğitim gören Tennant, kendi sağlık sorunlarını çözmek için mecburen doğal sağlık yöntemlerine yöneldi. Lösemili bir hasta üzerinde lazer göz cerrahisi yaptıktan sonra, Tennant’ta ensefalit gelişmeye başladı. Lazerle yok edilemeyen virüsün, hastanın korneasından maske yoluyla burnuna, oradan da beyne ulaştığını düşündü. Kasım 1995’te işinden ayrılmak zorunda kaldı ve düzelme umudu olmadan tam 7 yıl boyunca yatalak kaldı.

İşte ünlü sağlık uzmanının konuya dair sözleri;

‘New York’ta, Boston’da ve benzeri yerlerde bulabileceğim en iyi doktorlara gittim. Hepsi de aynı şeyi söylediler: Üzgünüz, beyninizde üç virüs var. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Siz aramayın, biz sizi ararız. Gazeteyi okurken anlamak için günde iki ya da üç saatim oluyordu. Sonra elektrik düğmesi gibi aniden kapanıyordum ve bir şey anlayamıyordum. Bu iki üç saat içinde düşünürken, düzelmeyi kendim çözmem gerektiğini fark ettim çünkü başka kimse yardımcı olmayacaktı.

Eğer bir hücreyi çalışır hâle getirirsem, diğerlerini de çalıştırabilirdim çünkü hepsi farklı gözükse de, aslında aynı bileşen parçalarına sahiptiler. Hepsinde farklı bir yazılım vardı. Hücresel biyoloji kitapları okumaya başladım. Fark ettiğim şeylerden biri de, hücrelerin pH değerinin 7.35 ile 7.45 arasında olması gerektiğiydi. Bunun ne anlama geldiğini gerçekten bilmiyordum fakat asit-baz dengesiyle ilgili bir şeydi.

pH’ı anlamaya çalışmayı denedim. Daha sonra pH’ın sıvı voltaja verilen isim olduğunu fark ettim. Elektrikli ışıkları ya da bilgisayarı çalıştıran voltajı düşünürseniz, buna iletken elektrik deniliyor. Yani elektronlar bakır teller arasında ilerliyor. Fakat sıvı haldeyken farklı bir durum var. Bir sıvı, bir elektron vericisi ya da elektron toplayıcısı olabilir.

Konvansiyonel olarak, eğer sıvı bir elektron alıcısıysa, voltajın önüne bir artı işareti koyarsınız. Eğer elektron vericisiyse de eksi işareti yerleştirirsiniz. Bunu anlamak için pH metre denilen bir volt ölçücüyü alarak sıvıya yerleştirirsiniz. Bu da aslında voltajı okur. Eksi 400 milivolt elektron vericisi, pH 14 ile aynı şeydir. Artı 400 milivolt elektron alıcısı ise 0 pH ile aynıdır. Nötr değer ise pH 7’ye denktir.’

Iyileşmek İçin Voltajı – Gerilimi Arttırmak Gerekir

Bir pH metreyle pH ya da milivolt değerlerini ölçebilirsiniz. Aslında milivolt kullanarak neler olduğunu anlamanız daha da kolaylaşır. 7.35 değerindeki bir pH, -20 milivolt elektron vericisine eşittir. 7.45 değerindeki pH ise -25 milivolt elektron vericisine eşittir. Hücreler ise -20 ile -25 milivoltta çalışmak için tasarlanmıştır.

Bu konuda insanların kafası biraz karışır çünkü eğer hücre zarı etrafında ölçüm yaparsanız -90 milivolt elde edersiniz fakat çevre -20 ile -25 milivolt için tasarlanmıştır.

Bu konuda Tennant ‘Bunu anlamak tedavimin başlaması için kritik bir noktaydı’ sözlerini kullanırken, onarmak ve tedavi etmek için hücrelerin -50 milivolt ortama ihtiyacı vardır. Bir diğer deyişle, hasar görmüş hücreleri düzeltmek ya da değiştirmek için normal voltajı – gerilimi iki kat arttırmak gerekir.

Tennant yine şu sözleri kullanıyor:

‘Akupunktur meridyenlerini hesaplamak için modern elektronik yöntemlerini kullanan ilk kişi Japonya’daki Dr. Hiroki Nakatani olmuştu. Çalışmalarını 1951 yılında yayınladı. Daha sonra 1952’de Almanya’dan Dr. Reinhard Voll da benzer bir çalışma yaparak yayınladı. Nakatani’nin bu ilkel aletine daha sonra erişme imkanım oldu ve beynimin 2 ile 4 milivolt arasında çalıştığını gördüm. Aslında çalışması için 25, tedavi olması için de 50 milivolt gerekmekteydi.

Neden işe yaramadığını anlamıştım. Beynimde düzgün çalışması için yeterli voltaj yoktu. Maceraya da bunu öğrendikten sonra atıldım.’

Fonksiyonel Hücrelerin Oluşumunda Kronik Hastalıklar Başarısızlık Sonucudur

Tennant, ilk olarak Alexander Karasev adlı bir Rus doktorun elektronları hücre zarına aktaran dalga formu çalışmasını fark etti. Ardından Karasev’in geliştirdiği SCENAR adlı cihazı eline geçirerek kendini tedavi etmeye başladı. Yıllar sonra da kendi biyomodülatör cihazını icat etti.

‘Vücudun enerjiye ihtiyaç duyduğunu fark ettiğimde, vücudun da devamlı yeni hücreler üretmek zorunda kaldığını anladım. Göz kapağınızda her 48 saatte yeni koniler oluşur. Bağırsak astarları her üç günde bir yenilenir. Şu anda bedenimizin üstünde bulunan cilt – deri sadece altı haftalıktır. Karaciğer 8 haftalık, sinir sistemi ise 8 aylıktır.

O zaman şunu fark ettim; kronik hastalıklar sadece vücut yeni hücre üretme yeteneğini kaybettiğinde ortaya çıkıyordu. Eğer hücrelerin çalışmasını istiyorsanız, bu hücre aynı zamanda fonksiyonel mitokondri de içermelidir. Fakat hücre zarları çalışmazsa, mitokondri de çalışmayacaktır.

Çalıştırmak zorunda olduğunuz bütün birim budur. Aynı yeni bir arabaya sahip olmak gibidir. Geri kalan parçalar tam olduğu hâlde vitesi yoksa, hiçbir türlü çalışmayacaktır. Bütün parçalar yerinde olmalıdır. Hücrelerde ise aslında dört batarya takımı yer alır. Bu batarya takımlarından sadece birisi mitokondridir. Tüm hücrelerin işlevsel olması gerekir.’

Kısaca özetlemek gerekirse, vücutta yeteri kadar gerilim – voltaj olmadığında ortaya kronik hastalıklar çıkacaktır. Ya hücreleri çalıştırmak için yeterli voltaj yoktur ya da yeni hücreler yaratmak için yüksek gerilime ihtiyaç duyulur. Yani iyileşmek için doğru voltaj oranına ihtiyacınız vardır. Ayrıca bu hücrelerin üretimi için de gerekli besinlere ihtiyaç duyarsınız.

Vücut Elektriği – İnsan Batarya Sistemi

Tennant’a göre insan vücudundaki hücrelerin çalışmasını sağlayan dört ana pil vardır. Bunların en büyüğü kas bataryanız, pilinizdir. Kaslarınız piezoelektrik yapıdadır, yani kaslarınızı kullandığınızda elektronlar yayılır. Bir şekilde bu kaslar yeniden doldurulabilir bataryalar gibi hareket ederler. Yani elektron yaydıkları sırada aynı zamanda onları depolarlar.

Kaslarınızdaki pil takımını yeniden şarj etmek için, tek yapmanız gereken hareket etmek ve spor yapmaktır. Özetle, insan vücudundaki dört batarya sistemi aşağıdaki gibidir. Hücrelerin sorunsuz çalışması için tüm bu sistemlerin de işlevsel olması gereklidir:

  1. Kas Batarya Takımı: Kaslarınız bir güç paketi meydana getirmek için belli bir sırayla dizilir. Her organ kendine ait batarya paketine sahiptir. Tennant’a göre, her kas pili yığını bir akupunktur meridyene karşılık gelmektedir.

Bu kas bataryalarının etrafında şerit bulunur ve yarı iletken görevi görür. Birleştiklerinde kas yığını ile etrafını kaplayan şerit vücudunuz için bir kablolama sistemi gibi çalışır, voltajı taşır ve uygun organlara götürür.

  1. Hücre Zarı Kapasitörü: Hücre zarlarında daire şeklinde, fosfolipid adı verilen yağ dokuları bulunur. Bu daire bir elektron iletkenidir ve iki bacağı da yalıtkan görevi görür. Bunlar birlikte yığın olmuştur ve bir insülatörle iki iletkene ayrılırlar. Yani bu da bir kondansatör anlamına gelir.
  2. ADP/ATP Bataryası: Her hücrenin içinde adenosin difosfat / adenosin trifosfat (ADP / ATP) adlı diğer şarj edilebilir batarya sistemleri bulunur. Bu batarya şarj edildiğinde, ATP adı verilir. Deşarj olduğunda ise ADP denir. Bu yeniden dolum yapılabilir bir batarya sistemi olduğundan, hücrelerin içinde de bir batarya şarj sistemi vardır. Buna Krebs döngüsü ya da sitrik asit döngüsü adı verilir.

Sitrik asit döngüleri yağlı asitleri tercih ederken, yeterli oksijen bulunduğunda her bir yağ asit birimiyle 38 ATP bataryalarını şarj etmek için yeterli elektron alınır. Eğer yeterli oksijen yoksa, sitrik asit döngüsüne koyulan her bir yağ asidi birimi için pillerden ikisini şarj edecek kadar elektron alırsınız.

Bu sebeple oksijen miktarı düştüğünde ADP/ATP batarya sistemi de etkisiz hâle gelir.

  1. DNA Bataryası: Ve son olarak da DNA konusu var. DNA molekülleri her bir çift sarmal döngüsünde 34 ile 21 arası angström bulunur. Bu sayıların oranı pH ile oldukça yakın ve aynı zamanda ‘altın oran’ olarak da biliniyor. Ne zamanki bu altın orana maruz kalırsanız, skalar enerji merkeze sıçrıyor ve DNA için güç kaynağı görevi görüyor.

Beşinci Enerji Sistemi – Yapılandırılmış Su

Enerjiyi tutan ve sağlayan beşinci sistem ise yapılandırılmuş. Yapılandırılmış su, hücrenizde veya hücre dışı dokularda bulunan negatif şarj edilmiş su anlamına geliyor. Tipik bir musluk suyu H20 değerindeyken, dördüncü aşamada ise H302’ye dönüşüyor. Normal suya oranla daha yapışkan olurken, alkalin değeri de yükseliyor ve suyun kırılma indeksi yüzde 10 oranında artıyor. Aynı zamanda yoğunluğu da yüzde 10 yükseliyor ve dediğimiz gibi negatif yüke sahip oluyor.

Bu da insan hücrelerinin neden negatif yüke sahip olduğunun bir yanıtı. Özetle, bu yapılandırılmış suyu güneş ışığıyla şarj edersiniz. Güneşe maruz kalma suyun yapılandırılmasına sebep olurken, ortaya büyük bir enerji çıkıyor.

Doğru Çalışmak İçin Hücreler Neye İhtiyaç Duyar?

Belirtildiği gibi, kronik hastalıklar düşük gerilimle ilgilidir. Buradaki net soru ise şu, batarya paketleri neden şarjı tutmuyor? Burada devreye çeşitli faktörler girmektedir ve önemlileri şu şekildedir;

Tiroid Hormonları: Tiroid hormonu T3 hücre zarlarındaki voltajı kontrol ederken, T2 hormonları ise mitokondriyi kontrol ediyor. İşin aslı, işlerin yolunda gitmesi için T3 ile T2 hormonlarının dengeli çalışması gerekiyor.

Diş Enfeksiyonları: Belirttiğimiz gibi, vücuttaki gerilim kas pillerinden şerit aracılığıyla geçerek organlara ulaşır. Bu yolda her bir kas paketi ya da meridyen belli dişler üzerinden geçer. Hangi meridyenin hangi dişe karşılık geldiğini de akupunktur meridyen çizelgeleri gösteriyor.

Tennant’a göre bu dişler devre bozucu gibi çalışıyor. Dolayısıyla eğer dişte enfeksiyon oluşursa, bu da voltajı düşürüyor ve sonunda gerilim tamamen kopuyor. Bu meydana geldiğinde devrelerle çalışan organlar da arızalanmaya başlıyor.

Yaralar: Tennant’a göre vücuttaki yaralar da voltaj değerini emiyor, yok ediyor. Yaraları tedavi etmek için Tennant bitkisel yağları Biyomodülatör adlı cihazıyla beraber kullanıyor. Bu alet yara izinin üzerine konuluyor ve manyetik alanların gittiği hissedilince, yara da açılıyor ve gerilim geçiyor. Bu işlem 3 dakika sürüyor.

Negatif Duygular Voltajı Düşüren Bozuk Manyetik Alanlar Yaratır

Vücudunuzda voltajı düşüren bir diğer önemli faktör de negatif duygulardır. İnsan vücudu bu duyguları aslında birer manyetik alan olarak depolar. Tennant durumu şöyle özetliyor:

‘Birinin vücut devrelerine bir manyetik alan koyarsanız, elektron akışını engelleyecektir. Yani bulgularımıza göre kronik hastalıkları etkileyen en önemli şey duygulardır. Bu duygusal manyetik alanları birden fazla yöntemle tespit edebilirsiniz.

Eileen McKusick ve diğerleri tarafından yapılan çalışmalar gösteriyor ki, hepimiz bu manyetik alanla çevriliyiz. Bu manyetik alana girdikçe, bu duygusal alanlara vurdukça daha da derinleşiyor ve hatta duymaya başlıyorsunuz. Bulduğunuz alana bir sarkaç koyarsanız ve burada bir duygusal bozukluk varsa, sarkaçın saatin ters yönünde döndüğünü göreceksiniz. Eğer sorun yoksa da saat yönünde döner.’

Olumsuz duygular tarafından kaynaklanan bozuk manyetik alanları ortadan kaldırmak için, Tennant burada güçlü bir manyetik alanı olan Biyomodülatör kullanıyor ve sadece elektronları transfer etmiyor aynı zamanda bunları farklı dalga boyutlarına koyuyor.

Maküler Dejenerasyonun Tedavisi

Bugün Tennant artık genel oftalmolojiyle uğraşmıyor. Şu anda tedavi ettiği tek göz problemi maküler dejenerasyon ve glokom. Bunlara da voltaj – gerilim tabanlı tekniklerle yaklaşıyor. Makula, mide meridyeninin üstünde yer alıyor. Tennant’a göre insanlarda makular dejenerasyon yaşanmasının sebebi ise her 48 saatte yeni hücre üretmek için eksi 50 milivolt gerilim kaybetmeleri. Bu hücreler tükendiğinde de yerine yenisi gelmiyor.

Bunu belirlemek için de neden mide meridyeninde eksik voltaj olduğunu anlamalısınız. Aynı zamanda maküler hücrelerin değişimi için vücuda tüm gerekli materyalleri verdiğinizden de emin olmalısınız. Sinir hücrelerinin yüzde 50’si kolesterol ağırlığından oluşur ve eğer kolesterol ilacı kullanıyorsanız maküler dejenerasyonu tersine çevirmek neredeyse imkansızdır.

Yenilenme için diğer önemli besinler ise hayvan temelli Omega-3 yağları ve vitamin, mineral ve amino asit sağlayan fulvik asitler. Diğer yandan Astaxanthin de güçlü bir antioksidan madde ve oldukça yararlı olabiliyor. Makula kendini her 48 saatte bir yenilediğinden, genellikle sorun 3-4 gün içinde anlaşılıyor. Kuru maküler dejenerasyon Tennant tarafından genellikle sorunsuz tedavi edilirken, ıslak olanı ise biraz daha zor çünkü kanama yaralara sebep oluyor ve yeni hücreler de bunları yok edebiliyor. Bu gibi durumlarda asıl amaç hastalığı stabil duruma sokmak ve ilerlemesini engellemek oluyor.

Glokom Tedavisi

Glokom yani göz tansiyonunu tedavi etmek için önce karaciğer / safra kesesini tedavi etmek gerekiyor çünkü optik sinirler karaciğer / safra kesesi meridyeni üzerinde yer alıyor. Tennant’a göre bunu yapmak için 50 milivolt olması hâlinde optik sinirler her sekiz ayda kendini yeniliyor. Her glokom hastasında ise karaciğer üzerindeki polarite sıfıra düşüyor ve bu yüzden de bir elektron vericisi yerine elektron alıcısı gerekiyor.

Aynı zamanda lenfatiği kontrol eden sempatik sinir sistemini de tedavi etmek gerekiyor çünkü gözün çıkış kanalları da lenfatik sistemin bir parçası.

Yorum yapın